Şeker; birkaç yıl önce (1900’lerin başında) yağ nasıl şişmanlamanın ve kilo almanın suçlusu olarak görülüyorsa, 1990’lardan sonra yeni suçlu olarak tarihe kazındı. Günümüzde herkes şekerden kaçıyor, korkuyor ve şekeri suçluyor. Bunun bir efsaneden öte olmadığını size bilimsel kanıtlar sunarak açıklayacağız.
Nereden Geliyor Bu Efsane?
1990’larda, John Yudkin, “Saf, Beyaz ve Ölümcül” adlı kitabında şekerin insanları öldürdüğüne dair iddialar ortaya atan kitabını yayınladı. Şekerin bir düşman olarak görülmeye başlamasının ilk sebeplerinden biri bu kitabın yayınlanması olarak gösterilebilir.
Bu sayede önceleri yağa yağdırılan suçlamalar, şekere doğru yöneldi. Şekerin obezite ile olan ilişkisi gündeme gelmeye başladı. Kimisi glikozu suçlarken, kimisi fruktozu çok ciddi bir şekilde suçladı. Bu suçlamaları destekleyen bilimsel araştırmalar yayınlandı.
Bu sayede şekerin bir düşman olarak görülmeye başlaması kaçınılmaz bir hâl aldı.
Peki Şeker Neden Haksız Yere Suçlanıyor? Bu Kadar İnsan Yanlış Bir Bilgiye mi İnanıyor?
Yalnızca korelasyonlar (ilişkilendirmeler, örneğin; şeker ve obezite oranı gibi) vasıtasıyla yapılan genellemeler ile oluşturulan araştırmalar, maalesef sonuca varmak için yeterli değil.
Peynir tüketimi ve obeziteyi de ilişkilendirip, peynirin obeziteye sebep olduğunu söyleyebiliriz. Birçok farklı dinamik var, bu dinamikleri es geçip şekeri şeytanlaştıran dinamiklere yönelmek manipülasyondur. Bu nedenle, dönemin şekeri şeytan ilan eden araştırmaları yetersizdir ve manipüle edicidir demek yanlış olmaz.
Şeker tüketiminin artması ve obezitenin artması doğru bir veri olsa da yeterli değildir. Çünkü şişeden su tüketiminin artmasıyla da obezite artmıştır, fakat bu durumda suyu obeziteye sebep olmakla suçlamak yanlış olacaktır.
Şeker Kilo Aldırır ile Şeker Kilo Aldırmaz Aynı Derecede Doğru Yargılardır
Şeker tüketerek kilo almayan birçok insan bulunuyorken, aynı genellemeyi şekerin şişmanlatmayacağına dair de yapabiliriz. Gelin farklı dinamikleri de inceleyelim.
Şeker Yiyen İnsanlar, Daha Çok Kalori Tüketip Daha Az Hareket Ederler
Kilo almak ve kilo vermek, enerji dengesine bağlıdır. İhtiyaç fazlası kalori kilo almayı, ihtiyaçtan az kalori ise kilo vermeyi beraberinde getirir.
Şeker yiyen insanlar; hem şekerin tadından dolayı fazla tüketime neden olmasından dolayı, hem genellikle beslenmeye gereken özeni göstermemelerinden dolayı, hem de şekerin daha çok acıktırmasından dolayı fazla kalori tüketirler.
Ek olarak, şekeri çok tüketen insanların da daha az hareket etme alışkanlığına sahip oldukları bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Hatta daha çok sigara tükettikleri dahi istatistiksel bir veridir. Şeker; kolay ulaşılabilen, keyif veren, fazla tüketilebilen ve hareket etmeyen insanların daha sık tercih ettiği bir alternatif olduğu için şeker tüketen insanlar kilo alıyor gibi görünür. Gerçek şu ki; fazla miktarda şeker tüketip beslenmesine dikkat eden, düzenli egzersiz yapan birinin kilo alması oldukça zordur!
Şeker yiyen insanların alışkanlıkları, şeker ile ilgili genellemelerin haklı çıkmasında büyük etkendir.
Şekeri Kilo Aldırmakla Suçlamak Yanlıştır!
Doğru kalori tüketimi, diğer besinlerin doğru şekilde tüketimi ile birlikte kompleks karbonhidratlar yerine şeker tüketen insanların vücudunda büyük kompozisyonel bir değişimler veya kilo artışı gözlemlenmemektedir. Jim Mann tarafından Yeni Zellanda’da yapılan araştırma bunu doğrular nitelikte bir araştırmadır.
Enerji dengesi doğru şekilde kuruluyorsa, şeker tek başına kilo arttırmaz. Şekerin beslenme alışkanlığı kötü insanlar tarafından tüketiliyor olması, şekerin fazla kalori tüketimini beraberinde getirmesi ve şeker tüketen insanların hareketsiz olması durumu insanların algısında büyük rol oynamaktadır.
Şekerli içecekler tüketip, bu içeceklerin kalorilerinin dahi farkında olmadan şeker tüketmemelisiniz. Şeker tüketiminiz konusunda hassas olup, doğru şekilde tükettiğiniz takdirde şekerin herhangi bir olumsuzluğuyla karşı karşıya kalmanız oldukça zor!
Peki Bu Efsane Neden Bu Kadar Yaygındır?
Cevabı basit. Bütün yazıda belirttiğimiz gibi, şeker karşıtı insanlar bilimsel veriyi manipüle etmektedirler. Üstelik bunu yaparken, manipülasyonun etkisini arttıran bir dil kullanmaktadırlar. Şekeri ölümcül olmakla suçlamak buna iyi bir örnektir.
Manipülasyon ile birçok insanın desteğini alan şeker karşıtı hareketler, daha çok destek alarak daha çok göz önünde bulunmaya başlamıştır. Dolayısıyla destekçi sayısı gün geçtikçe artmıştır. Bir efsaneden, bir gerçeklik yaratılmıştır demek yanlış olmaz.
O Hâlde İstediğimiz Kadar Şeker Yiyebilir miyiz?
Bunun cevabı daha da basit. Tabii ki hayır. Nasıl ki istediğimiz kadar protein tüketemiyorsak, şeker de tüketemeyiz. Her besinin, sağlık sınırı bulunur.
Şeker suçlanmamalı, ancak şeker tüketimi de günlük kalori ihtiyacının %10’unun ötesine geçmemeli.
Alan Aragon ise, fruktoz tüketimi için 50 gram limitinin sağlıklı bir limit olacağını söylemiştir. Bunun toplam şeker tüketiminin yarısı olduğunu varsaydığımız zaman, günlük 100 gram şeker limitini aşmadığınız müddetçe, kalorileriniz konusunda dikkatli iseniz sağlık sınırları dahilindesiniz demektir.
Bu rakamlar tabii ki kişiden kişiye değişecektir, yine de bu rakamı genellemek kötü bir başlangıç noktası olmayacaktır.
Glisemik indeks, insülin, kan şekeri vb. konulardan hiç bahseldilmeden sadece kalori üzerinden konuşmak biraz eksik kalıyor.
Şekerin glisemik indeksi çok yüksektir. Bu da kan şekeri seviyenizi fırlatarak sizi hızlıca anobolik evreye sokar, insülin kan şekerinizi dengelemek için yağ depolamaya başlar ve göt göbek alır yürür. Evet kalorik fark oluşmadığı sürece kilo değişmez ama glisemik indeksi yüksek şeker gibi gıdalarla yağ oranı artabilir. Bu da skinny fat denen zayıf göbekliliğe götürür ki düşman başına.
Ayrıca yüksek glisemik indeksli gıdalarla beslenmek bir süre sonra insüline karşı metobolizmanın direnç oluşturmasına yol açar. Böylece insülin direnci denen durum oluşur. Şeker tüketimi bağımlılık haline gelir. Yeme hastalığı ve obizete ortaya çıkar.
Diyette değilseniz günde 20 gr balınızı tüketin. İleriye gitmeyin.