Ağırlık antrenmanları söz konusu olduğunda motivasyon çok önemlidir. Hayalinizdeki ideal fiziğe ulaşmak için verdiğiniz tüm o çabaların hem daha sağlıklı hem de hatları belirgin bir fiziğe ulaşmak için olduğunu biliyoruz ve motivasyon olmazsa eğer, bir yerden sonra ilerleyemezsiniz ve antrenman yapmayı durdurursunuz.
Hem verdiği çabayla ilham olması hem de şu “spor yapmaya zaman bulamıyorum” diyenlere bu düşüncelerini yeniden gözden geçirmelerini sağlamak adına çok özel birisiyle tanıştıracağız sizleri bu yazımızda.
Biz kısa kesip Op.Dr. Çağrı Türker ile yaptığımız röportaja bırakalım sözü; çünkü ders çıkaracak çok şey var.
Merhabalar. Yoğun temponuzda bize zaman ayırdığınız için teşekkürler. Bize kendinizi tanıtabilir misiniz? Dr. Çağrı kimdir? Nerede yaşar? Hangi hastanede çalışır? Neden spor yapar?
Merhaba ben Op.Dr. Çağrı Türker. 37 yaşındayım. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Göz hastalıkları uzmanıyım. Şu anda İstanbul’da Lütfiye Nuri Burat Devlet Hastanesi ve Şişli Etfal Eğitim Araştırma Hastanesi’nde çalışıyorum.
Mesleğim gereği yoğun bir çalışma tempom var. Her sabah saat 6 gibi kalkarım. Sabah 8 gibi iş başı yaparım. Çok yoğun çalışma temposu sonrası aksam saat 6’ya doğru evde oluyorum. Bir saat dinlendikten sonra haftada 4 ya da 5 gün mutlaka spora giderim.
“Sporda kurulan dostluklar harika. Beraber yapılan antrenmanlar, diyetler, sohbetler bütün günün negatif enerjisini yok ediyor diyebilirim.”
Spor ve düzenli beslenme benim için bir tutku. Spora gitmediğim günlerde vicdan azabı oluyor benim için. Yoğun iş tempoma rağmen spor benim için hem rejenerasyon hem de pozitif enerji yüklenmemi sağlıyor. Sporda kurulan dostluklar harika. Beraber yapılan antrenmanlar, diyetler, sohbetler bütün günün negatif enerjisini yok ediyor diyebilirim.
Spor, insanı genç, zinde ve sağlıklı tutuyor. Etrafımda çoğu insan yaşıma inanmıyor. Sağlık açısından yararları olduğu gibi estetik bir görünüm için de önemli spor yapmak. Spor benim için bir yaşam tarzı, bazı insanlar gibi görev olarak değil de keyifle spora zaman ayırıyorum.
Toplumumuzda bir doktorun sporcu karakterinin olması bazı insanlarca yadırganıyor ama düzenli yaşadıktan sonra her şeye en iyi şekilde vakit ayırılabilir bunu biliyorum. TV’nin karşısında bir saat cips yiyerek yatacağıma bir saat salonda geçirmeyi tercih ederim.
Doktorluk kesinlikle temposu yüksek bir meslek, özellikle de İstanbul’da yaşayan birisi için bu tempo kat be kat artmakta ancak yine de bu yoğunlukta insan kendine zaman ayırabiliyor, siz bunun canlı bir örneğisiniz. Spor ve sağlıklı beslenme alışkanlığını ne zamandan beri sürdürmektesiniz? Sizi bu konuda harekete geçiren güç neydi? Ailenizden ya da yakın çevrenizden ilham aldığınız birileri olmuş muydu?
“Yüksek doz proteinle beslenmem ve gereksiz karbonhidratları tüketmemem herkes tarafından garip karşılandı. “Pasta, çikolata yemeden hayat mı geçer, nereye kadar böyle yaşayacaksın” gibi sözler çok duyuyorum.”
Spor ve sağlıklı beslenmeye üniversite yıllarımdan beri dikkat ediyorum. Üniversite sınavında ders çalışırken bir yılda yaklaşık 20 kilo aldım. Sürekli yer ve oturup ders çalışırdım. Daha sonra tıp fakültesi ikinci sınıfta spor ve diyetle önce tüm kilolarımı verdim. Fit bir görünüme sahip olduktan sonrada vücudu şekillendirme çabalarım başladı. Ben sadece zayıf ve yağsız değil aynı zamanda kaslı bir vücuda da sahip olmak istediğim için ağırlık ve fitness egzersizlerini beraber yapmaya başladım.
Görüntümdeki değişiklikler etrafım tarafından beğenildikçe daha iyisi için uğraştım. Düzenli beslenme ve düzenli spor bir yaşam tarzı oldu benim için. Ailemden ve çevremden çok destek aldım diyemem. Hatta beslenmem ile ilgili çok eleştiri alıyorum. Yüksek doz proteinle beslenmem ve gereksiz karbonhidratları tüketmemem herkes tarafından garip karşılanıyor. “Pasta, çikolata yemeden hayat mı geçer, nereye kadar böyle yaşayacaksın” gibi sözler çok duyuyorum, onun için diyebilirim ki etrafımda beni motive eden spor arkadaşlarımdan başka biri yok. Annemi de unutmamak lazım ama o artık alıştı bana proteinli öğünler hazırlamaya ve hatta o da artık benim gibi besleniyor. İlham aldığım en önemli kişi 60 yaşında olmasına rağmen mükemmel disiplini ve fiziği olan Ali hocam.
Sizin de belirttiğiniz gibi yüksek stres altında kalmak yeme bozukluklarına neden olabiliyor. Özellikle üniversite sınavına hazırlanma süreci oldukça stresli bir dönem. Ancak zayıflamak için kardiyo yerine ağırlık antrenmanlarına yönelmeniz bilinçli bir şekilde kilo vermeye çalıştığınızı gösteriyor çünkü bilimsel araştırmaların da gösterdiği gibi ağırlık antrenmanları sabit kardiyoya kıyasla daha çok kalori yaktırıp fazla yağlardan daha kolay kurtulmamızı sağlıyor. Üstelik kas dokunuzu da geliştiriyorsunuz.
Bize biraz da antrenman programınızdan bahsedebilir misiniz? Buna ek olarak beslenme düzeninizde proteine önem verdiğiniz görülüyor. Günlük beslenme planınızda neler var?
Haftada 4 ya da 5 gün mutlaka spor yaparım. Genellikle her gittiğim günde 2 bölge ve sonunda 15 dakika kardiyo yapıyorum. Örnek vermek gerekirse birinci gün göğüs kasları ve triceps kaslarını çalıştırıyorsam ikinci gün sırt kaslar ve biceps kasları antrenman planımda oluyor. Bacak kaslarım için başlı başına bir gün oluyor.
Genellikle kışın yüksek ağırlık az tekrar çalışırken, yaza doğru az ağırlık çok tekrar çalışarak yaza vücut hatlarım daha belirgin bir şekilde giriyorum.
Beslenme anlamında protein ağırlıklı yiyecekler tercih ediyorum. Yoğun bir iş tempom varsa ve özellikle bacak antrenmanları öncesinde biraz daha fazla karbonhidrat alıyorum. Kompleks karbonhidrat tüketiyorum. Şeker ihtiyacımı glisemik indeksi düşük meyvelerden karşılamaya çalışıyorum. Bir günlük beslenme düzenim şöyle; sabah 6’da kalkınca 5 yumurta (3 sarı, 5 beyaz) ile omlet ve yanında tam buğday lavaş ekmeği yerim. Öğlen ızgara et ya da tavuk ve salata, spor öncesi ızgara tavuk, 2 kasık fıstık ezmesi ve biraz tam buğday lavaş yerim. Antrenman sonrasında sadece ızgara et tavuk ve salata tüketiyorum. Ara öğünlerde acıkırsam muz ya da badem ve fıstık gibi çerezler atıştırıyorum.
Gıda takviyeleri hakkında bir doktor olarak neler düşünüyorsunuz? Türkiye’de bu konuda yıkılması zor bir ön yargı var gibi? Sizin bu konuda eklemek istedikleriniz var mı?
Ben gıda takviyelerinden kullanıyorum. Türkiye’de protein tozlarına karşı ciddi bir ön yargı var. Ben kişisel olarak bunların sadece karbonhidrattan arındırılmış olan saf proteinler olduklarını düşünüyorum. Bu noktada izole protein kullanımının (eğer sistemik engel olabilecek başka bir hastalığınız yoksa) zararlı olmadığını düşünüyorum.
Tabii ki bu benim kişisel görüşüm. Zayıf ve fit olmak için diyet işe yarar ama büyük ve kaslı bir vücut için gıda takviyesi almadan amaca ulaşmak zor diye düşünüyorum. Yüksek ağırlıklarla yapılan antrenmanlar sonrası kas yıkımını engellemek için protein desteği gerekli oluyor. Spor öncesi, spor anında ve sonrasında olmak üzere gıda takviyelerinden faydalanıyorum.