Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Psikiyatri Bölümü uzmanlarından Dr. İsmet Bora, temizlik hastalığının bireyin günlük hayattaki iletişimini olumsuz yönde etkilediğini, hayatını büyük ölçüde zorlaştırdığını, tedavi edilmediği takdirde ise ciddi sorunlar oluşturduğunu vurguluyor.
Psikiyatrik bir hastalık olan temizlik hastalığı, kişiye sürekli rahatsızlık vererek gündelik hayatının akışını büyük ölçüde etkiliyor. VKV Amerikan Hastanesi Psikiyatri Bölümü uzmanlarından Dr. İsmet Bora, temizlik hastalığının obsesif-kompulsif hastalığının alt türü olduğunu belirterek, tedavi edilmediği takdirde hastalığın kişiye ciddi rahatsızlıklar verebileceğinin altını çiziyor.
Dr. İsmet Bora, temizlik hastalığı olan kişilerin kirli nesnelere dokunduklarında ellerini yıkama mecburiyeti hissettiklerini söylüyor. Kirlenmiş olma fikrinin çok kişisel olduğunu vurgulayan Dr. İsmet Bora, temizlik hastalığı konusunda şunları dile getiriyor; “Kişi kafasına takılan temizleme ritüellerini tamamlamadan anksiyeteleri yatışmaz ve rahatlamaz. Dolayısıyla elini yıkama, evini, eşyalarını temizleme zorunluluğu; tekrarlayan, çok zaman alan, sinir bozan, kişiyi yoran, hırpalayan ve kişinin birlikte yaşadığı insanlarla ilişkilerini de olumsuz yönde etkileyen sorunlar haline gelebilir.”
Dr. İsmet Bora, obsesif-kompulsif bozuklukları arasında temizliğin yanı sıra;
her şeyi eksik ya da yanlış yapıp yapmadığını kontrol etme, simetri ve düzene koyma,
gereksiz eşyalarını atmayıp biriktirme, bir hata yapmış olma ve günah işleme düşünceleriyle sürekli aynı konuları sorup anlatma ve dua etme biçimlerinin de bulunduğuna dikkat çekiyor.
Hastalığın, kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta rastlandığına ve toplumda % 2,5 oranında görüldüğüne değinen Dr. İsmet Bora, erkeklerin hastalıkla 18 yaşında, kadınların ise ortalama olarak 22 yaşında karşılaştıklarını söylüyor.
Hastalığın tedavi edilebildiğini ifade eden Dr. İsmet Bora öncelikle anlamsız, yersiz ve saçma gelen takıntılar ile bunlara eşlik eden davranışlarının ağır bir ruhsal hastalığa yol açmayacağının hastaya anlatılması gerektiğini vurguluyor. Tedavide 2 yıl sürebilecek yüksek dozlarda antidepresan kullanılması gerektiğini belirten Dr. İsmet Bora ayrıca davranışçı tedavilerin de uygulanmasını öngörüyor. Dr. İsmet Bora, “maruz bırakma” (hastayı kirli olduğunu düşündüğü bir nesne ile temas ettirme) ve “tepkiyi engelleme” (elini yıkamayı önleme) olarak tanımlanabilecek bu davranışçı tedavilerin uygulanması ile hastanın aşama aşama kaygılarının üstesinden gelebileceğine dikkat çekiyor.